30 Haziran 2010

Nevresim Takımından Arta Kalanlar


Geçenlerde diktiğim nevresim takımından ufak-tefek kumaş parçaları artmıştı. Onları da değerlendireyim dedim bebeğimiz için. Hala biraz kaldı elimde, ona da birşeyler düşünüyorum.

İşte ürünler;


Bu torba bebek bezlerini taşıma çantasına koymak için. Hem sizlerin önerilerinden biri, hem de pek çok blogda gördüğüm bir fikirdi. Astarıyla birlikte bir dikdörtgen kestim, iğneleyip diktim. Sonra köşelerden biraz içeri diktim kulakçık şeklinde. Ağzını da bir kanal bırakarak diktim. İnce bir şerit dikip içinden geçirdim. Açıp kapatırken kaçmasın diye şeridin uçlarını da diktim birbirine. Büzdürüp düğüm atıyorum hafifçe.


Bunlar da mama önlükleri. 4 tane diktim. Ufak plastik çıtçıtlardan alıp ekleyeceğim. Nasıl yaptığımı anlatmıyorum, yakında tutorial gelecek bununla ilgili.

Bittikten sonra hoşuma gittiler ama biraz boş geliyorlar gözüme. Bunları da süslemek lazım ilk fırsatta.

Başka neler yapabilirim? Fikri olan?


30 Haziran 2010 Çarşamba

27 Haziran 2010

Cevizli Kurabiye


Daha önce de söylemiştim, bu blogda yemekle ilgili yazılar olmayacak pek. Neden? Çünkü evde en az uğradığım yer mutfak! Evet sevmiyorum yemek yapmayı. Mecbur olmasam hayatta yapmam!

Ama arada sırada da olsa bir ilham geliyor, canım birşeyler yapmak isteyebiliyor. Geçen gün böyle nadir zamanların birinde, kurabiye istedi canım. Evdeki yemek kitabından bir tarif beğendim ve yaptım. Tarif oldukça kolaydı ama ben pek acemi olduğum için hamuru hazırlamak zor geldi biraz.

Sonuca ben de eşim de çok şaşırdık. Benim el becerimden olmayacağına göre, ya acemi şansıdır, ya da tarif çok iyidir diyerekten tarifi paylaşayım dedim sizinle. Mutlaka çoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenlere fikir olsun.



Tarifi yazarken bile tembelliğin dibine vurdum, tarifin fotoğrafını çektim ;p



27 Haziran 2010 Pazar

26 Haziran 2010

Rüzgar Çanı Yaptım




Dün dikişe ara verip başka birşeylerle uğraşasım geldi. Nicedir hobi malzemeleri arasında bekleyen deniz kabuklarım geldi aklıma. Balkona bir rüzgar çanı yapayım dedim. Balkon takımım turuncu-yeşil renklerde olduğu için evdeki turuncu merserize  yünden parçalar kestim. Sonra üzerlerine göz kararı aralıklarla deniz kabuklarını yapıştırdım sıcak slikonla. Çok ses çıkarmasını istemediğim için biraz seyrek yaptım. İpleri de plastik bir çubuğa (kırılmış bir elbise askısından) bağlayıp balkonun panjur demirlerine tutturdum. 15 dk gibi bir sürede bitti. Rüzgar estikçe çıkan sesle huzur buluyorum.

Paylaşacağım çok şey var aslında bu aralar ama bir türlü oturamıyorum bilgisayar başına. Yaz rehaveti bu olsa gerek...


26 Haziran 2010 Cumartesi

23 Haziran 2010

Oğlum İçin İlk Çalışmam ve İlk Aplikem


Bebeğe birşeyler hazırlamak için epeydir avuçlarım kaşınıyordu. Cinsiyeti belli olunca rahatladım. Neler yapabilirim diye düşünürken aklıma nevresim takımı geldi. Geçen hafta gittiğim Fatih Çarşamba pazarında güzel bir kumaş buldum.

Bu arada Fatih pazarını kumaş açısından şiddetle tavsiye ediyorum. Hem diğer pazarlarla aynı fiyatlara, hem de nerdeyse kumaşçılar kadar çeşit var. Üstelik kumaşların kalitesi de çok çok iyi. Yalnız sabah erken gitmek gerekiyormuş, güzel kumaşlar bitmeden. Biz de öyle yaptık.

Gelelim neler yaptığıma...



Henüz bebeğimizin yatağını almadığımız için, ölçüleri hazır satılan standart nevresim takımı ölçülerinde yaptım. Nevresim ve çarşaf 100x150 cm, yastık kılıfı 35x45 cm ölçülerinde. Fermuar, düğme..vs kullanmak istemediğim için nevresim ve yastık kılıfını zarf şeklinde kapattım. Elyaf alıp ince bir yorgan da dikeceğim bir ara.



Gelelim takımın asıl güzelliğine... Bu aplikeyi internetten buldum. Fazladan bir ağız ekledim. Çıktısını alıp parçalarına ayırdım ve her parçadan keçeyle birer tane kestim. Gerisi fotoğraftan da anlaşılıyordur heralde, birleştirmesini ve nevresime dikişini elde yaptım. Böyle daha dekoratif oldu sanki. Sonra etrafı çok boş geldi gözüme, saten kurdeleyle çerçeve yaptım. Kalıpları keçeye aktarırken tersten kestiğim için direksiyon sağda oldu, eşim çok güldü buna ;p


Beğenip yapmak isteyen olur diye kalıbı da ekliyorum. Nerden aldığım resmin üzerinde yazıyor. İstediğiniz boyuta büyütüp-küçülterek kullanabilirsiniz.

Eeee, başka neler yapabilirim? Fikri olan?


23 Haziran 2010 Çarşamba

22 Haziran 2010

Arkadaşıma Toka Yaptım


Sizin de başınıza geliyor mu bilmem ama, benim etrafımdaki hemen herkes (eşim de dahil) sürekli olarak, "hep kendine birşeyler yapıyosun, bana da birşeyler yapsana!" diye başımın etini yiyor. Geçen akşam da yakın bir arkadaşım bizdeydi. Yine sitem etmeye başladı "çanta dikecektin bana" diye. Ben de çanta sözümü yenileyerek kendimi affettirmek için ona bir çift toka yaptım. Yeni aldığı tokalarına benim önceden hazırladığım, ne olacaklarına henüz karar vermediğim sarmal çiçeklerden yapıştırdık slikonla.

O sevdi. Valla ne yalan söyliyim, ben de beğendim ;D


22 Haziran 2010 Salı

21 Haziran 2010

Babalar

Evet babalar günüydü dün. Babasına "kutlu olsun" deme şansına sahip olanlar kutladı bu günü. Ben de onlardan biriydim, telefonla da olsa mutlu etmeye çalıştım babamı. Ama dün Haber Türk'de Bekir Coşkun'un yazdığı yazı bambaşka diyarlara götürdü beni. Çok içime dokundu, paylaşmadan edemedim...


"Bu ülkenin babaları, yeryüzünün en şanssız babalarıdır bence...

Ekonomik açıdan diyelim...

Evin başköşesindeki televizyonlar, çocukları tüketimin en çılgınına davet ederken... Yetersiz aylıkların, güvensiz işlerin, belirsiz yarınların, zar zor sağlanmış küçük birikimlerin, ayın sonuna doğru tükenen harçlıkların kahrı içinde bocalar...

Sessizleşir...

Söylemek ister, asla söyleyemez...

İstemek ile yapamamak arasında ezilir baba...



Ya da; sosyal yaşamda...

Çocuklarına "iyi insan" olmayı öğretmek gibi en kutsal görevi ile yüz yüze geldiğinde...

Bir yanda kimlikli-kişilikli-onurlu-yürekli-özgür bir birey yetiştirme arzusu... Öte yanda o minik bireyi, kaypaklığın-kimliksizliğin-onursuzluğun-ikiyüzlülüğün hüküm sürdüğü bir dünyaya hazırlamanın kaçınılmazlığı...

Ezilir...

Anlatmak istese anlatamaz...

Baba susar..."

 
21 Haziran 2010 Pazartesi

19 Haziran 2010

Erkek Gömleğinden Hamile Gömleğine: Tutorial


Pekçok blogda erkek gömleğinden yapılmış harika dönüşüm projeleri görüyorum uzun zamandır. Eh, insanoğlu bu, gördüğünü istiyor. Ben de yaptım sonunda bir tane. Sizin için de adım adım fotoğrafladım, anlattım nasıl yaptığımı.

Upuzuuuun ve bol fotoğraflı bir yazıya hazırlayın kendinizi...



1) Herşey eşimin "Ben bu gömleği giymiyorum artık, sen yaparsın bundan birşeyler" demesi ve benim gömleğin üstüne atlamamla başladı.



2) Hakim yakalı bir gömlek düşündüğüm için önce yakayı yaka ayağından itibaren söküp, kalan kısmı dikerek kapattım.



3) Cebini de dikkatlice söktüm.



4) Kendi bedenime göre daraltmam gerektiği için önce kolları kestim.



5) Sonra bedenime göre yanlardan ne kadar daraltacağımı ölçüp iğneledim.



6) İğnelediğim yerlerden makina çektim.



7)Klasik kesim bir gömlek olduğu için daraltmama rağmen  arka kısmı oldukça bol geldi. Arkadan iki uzun pens ile bu sorunu hallettim. Ne kadar pay alacağıma yine giyip üzerimde deneyerek karar verdim.



8)Kollar için, kestiğim kollardan iki kat kumaş hazırladım. Daha önce kullandığım bir elbisenin kol kalıbından kalıp çıkardım. Herhangi bir bluz-elbise-gömlek kalıbından yararlanabilirsiniz. Nasıl bir kol modeli istediğinize bağlı.



9)Kolun bedene tam oturması için modeldeki kol ağzını da gövdeye çizerek aktardım.



10) Kolları gövdeye iğneledim.



11)Dikerken kaymasın diye işimi şansa bırakmadım ve teğelledim. Sonra da makina çektim.



12) Nerdeyse bitmiş hali, önden...



13)Ve arkadan..



14) Son hali de bu. Biraz daha iyi oturması için önden göğüs altından ve kol uçlarına makina lastiği çektim.
Ben sonuçtan oldukça memnunum, tam istediğim gibi oldu. Umarım size anlatmayı da becerebilmişimdir.

Haftasonunuz keyifli olsun...


19 Haziran 2010 Cumartesi

18 Haziran 2010

1. Yılım ve Etiketlerim



Evet, sonunda benim de etiketim oldu! Hem de blogumun 1. yaşgününde! Satış yapmaya mı başlıyorum? Aslında hayır. Şimdilik sadece keyif için yaptırdım. Diktiğim, ürettiğim şeylere; arkadaşlarıma, çevremdekilere yaptığım hediyelere dikeceğim. Belki ilerde satışa da başlarım kim bilir...

Bir yılda çok güzel şeyler öğrendim, harika dostlar edindim. En büyük mutluluğumu da sizinle paylaştım.

Hepinizi çok seviyorum. Birlikte nice güzel yıllara...

EKLEME: Etiketleri etiketinolsun.com'dan aldım. Eklemeyi unutmuşum, soranlar oldu.


18 Haziran 2010 Cuma

17 Haziran 2010

İşte Kazananlar


Bugün olağanüstü bir yoğunluk yaşadığım için ancak yapabildim çekilişi. Ben biraz teknoloji özürlü olduğum için Random Generator'de çekiliş yaptığım saati göstermeyi beceremedim (tabii öyle bişey varsa ;p). Eşimle beraber yaptık, kendisi noterim olur ;D

Şimdiiiii, biraz rötarlı da olsa işte kazananlar;



Portföyü kazanan;
31) Modafobik dedi ki...
Ohoo çabuk geçio zamaan, şimdiden 1. yılın kutlu olsunnnnnnn! (:
07 Haziran 2010 16:46


Kelebekli T-shirt'ü kazanan;
8) belleza_turca dedi ki...canım merhaba

bende sessız sakın takıp edıyorum blogunu, bu yazın vesıle oldu hem tanısalım hemde hamılelık haberıne cok sevındım kutlamak ıstedımÇiğdem /istanbul bakırköy
06 Haziran 2010 01:31

Dore T-shirt'ü kazanan;
41) sekerbulutu dedi ki...1.yılın kutlu olsun antigone'cim, umarım bu blog uzun yıllar devam eder ve bizlere yaptığın güzel şeyleri, diktiğin elbiseleri göstermekten vazgeçmezsin.2.yılında minik bebeğini de görmek isteriz:))(inşallah sağlıkla)
11 Haziran 2010 16:47


Katılan herkese tekrar teşekkür ederim. Ses vermeniz, yaptıklarımı beğenip istemeniz ayrı bir mutluluk benim için.

Kazanan arkadaşlardan iletişim bilgilerini bekliyorum (byantigone@gmail.com). En kısa zamanda cicileriniz elinizde olacak, tebrikler ;D



17 Haziran 2010 Perşembe

Çekiliş Hakkında


Arkadaşlar çekiliş şu an itibarıyle sona erdi. Yazıyı yorumlara kapattım. Yarın çekilişi yapıp yazacağım.

Katılan herkese sonsuz teşekkürler ;D


17 Haziran 2010 Perşembe (00:05)

15 Haziran 2010

Minik Bir Delikanlı Geliyor!


Evet oğlumuz olacak! Aslında doktorumuz geçen kontrolde "büyük ihtimalle erkek, ama gelecek ay kesin söylerim" demişti. Ben de alışverişe başlayamamanın sıkıntısıyla kıvranıyordum. Artık gönlümce bakınabilirim erkek kıyafetlerine ;D

Şimdi erkek çocuğu olanlar buraya buyursun lütfen. Fikirlerinize çok ihtiyacım var kızlar!!


15 Haziran 2010 Salı

13 Haziran 2010

Döndüm Beeeen!


Sonunda döndük ama İstanbul'un kalabalığı ve sıcağı karşıladı bizi hemen. Bir haftadır öyle sessiz, öyle huzurluymuşuz ki, havaalanından eve gelinceye kadar gürültüden kafam patladı resmen!

Tatil fotoğraflarına ve izlenimlerime başlamadan önce sizi uyarmalıyım: bizim eşimle tatil anlayışımız toplum geneline göre oldukça farklıdır. Genelde sezon dışında (Haziran, Eylül), kuş uçmaz-kervan geçmez, hatta çoğu kimsenin adını bile bilmediği yerlerde yaparız tatillerimizi. Neden mi? Tabii ki kalabalığa ve gürültüye maruz kalmamak için. Yanımıza bilgisayarımızı, DVD'lerimizi, ufak ses sistemimizi ve kitaplarımızı alır keyif yaparız bol bol.

Bir defa sosyetik sahillerin birinde bir Beach Club'a gidelim dedik, bin pişman olduk. Anlayacağınız tatil köyleri, büyük oteller, müzik, kalabalık bize göre değil pek. Müzik dinlemek ve eğlenmek istediğimizde İstanbul'dan iyisi yok zaten. Balayımızda bile koca plajda bizden başka 8-10 kişi vardı! Bu yüzden bize uyup da her gittiğimiz yere gitmeyin, sıkıntıdan ölebilirsiniz ;p

Bildiğiniz üzre bu sefer rotamız Datça idi. Datça'ya ulaşım biraz sıkıntılı. Bodrum'dan feribot ile geçebiliyorsunuz ama feribot saatleriyle uçak saatleri uymuyor genelde. Biz Dalaman'a uçup oradan Havaş ile Marmaris'e geçtik. Sağolsun pansiyon sahibimiz bizi buradan aldı. Ama otogardan otobüsler de var. Neticede uçaktan indikten sonra sizi orman ve deniz manzaralı, bol virajlı, yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğuın beklediğini hesaba katın mutlaka.

Yine başbaşa sessiz bir tatil yapacağız derken, bu kez bizi bir sürpriz bekliyordu; pansiyon sahiplerimizin İngiltere'den aile dostları vardı misafir olarak. Öyle sıcakkanlı, öyle içten ve öyle komik insanlardı ki, İngiliz olduklarından şüphe ettim uzun süre. Birlikte yemeklerimiz, deniz keyfimiz ve gece sohbetlerimiz tadına doyulmazdı. Hele de bıcır bıcır konuşan, şirinlik abidesi torunları.. İnşallah en kısa zamanda misafirimiz olacaklar İstanbul'da.

"Her işte bir hayır vardır" sözünü defalarca tekrarlayarak ve edindiğimiz güzel dostlukların keyfiyle Dubrovnik turumuzu iptal ettiği için Pronto Tur'a teşekkür edeceğiz nerdeyse!!

Ve işte fotoğraflar;



Pansiyonumuz bu binada bulunan oldukça konforlu üç oda ve bahçe içindeki 5 bungalovdan ibaretti. Biz burada kaldık. Bahçede bir sürü badem ağacı, meyve ağaçları ve her türlü sebze vardı. Sabah kahvaltıya  bahçeden meyvelerimizi kopartıp gidiyorduk.



Nerdeyse tamamı bize ait olan plajımız...



Akşam yemeği sonrası keyifli sohbetlerimizden bir manzara...



Bahçemizdeki bademler... Mmmmmm, nefislerdi!



Knidos Antik Kenti'nin bulunduğu koy... Antik kentteki kalıntılar pek iyi durumda değildi ama koyun güzelliği büyüledi bizi.



Ve eski Datça... Daracık, şirin sokakalarında dolaşmaya, elişi dükkanlarını karıştırmaya, keklerine ve limonatasına doyamadık.





Ve bu harika fotoğraf için canım eşime buradan tekrar kocaman bir teşekkür ;D


PEK MÜHİM NOT: Blogumun 1. yılı için yaptığım çekilişin bitmesine 3 gün kaldı. Yorumlar buraya lütfen...


13 Haziran 2010 Pazar

6 Haziran 2010

1. Yıl Sürprizlerim


Zaman ne çabuk geçmiş, farketmedim bile. 18 Haziran'da blogum 1. yılını dolduracak. Bu bir yılda o kadar çok şey öğrendim, öyle güzellikler paylaştım, öyle tatlı insanlar tanıdım ki, artık bırakabileceğimi sanmıyorum. En yoğun zamanımda bile 5 dk vakit ayırıp neler yazdığınıza, bana bıraktığınız yorumlara bakmak hayatımın en keyifli rutinlerinden biri oldu artık. Sayenizde daha güzel şeyler üretmek için hevesim gün geçtikçe artıyor. Hepinize minnettarım...

Bu çok güzel geçen bir yılı kutlamak için de kendi ürettiğim şeyleri sizinle paylaşmak istedim. İşte sürprizlerim;


Kurayla ilk belirleyeceğim arkadaşıma kendi ellerimle diktiğim bu portföy çantayı,




2. belirleyeceğim kişiye süslemesini elimde yaptığım bu açık mavi t-shirt'ü,




3. kişiye de yine kendim süslediğim bu siyah-dore t-shirt'ü hediye edeceğim.


Katılmak için tek yapmanız gereken bu yazıya yorum bırakmak. Başka hiçbir şartım yok. 10 gün boyunca, yani 16 Haziran'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Tek ricam sadece birer yorum bırakılması olacak.

18 Haziran'da kazananları açıklayacağım.

EKLEME: Ad-soyad yazarsanız Adsız yorumları da dahil edeceğim.

Yarından itibaren tatilde olacağım. Blogla ilgilenebilir miyim bilmiyorum. Dönüşte görüşmek üzere.

Hepiniz kocaman öpüldünüz ;x


6 Haziran 2010 Pazar


Tatil Hazırlıkları-Beyaz


Bembeyaz bir post olacak bu. Tatil için son dakikada hazırlamaya çalıştıklarım ve yeni aldıklarım. Hepsi beyaz... Yaza en çok yakışan renk...



Geçenlerde Şile'ye gitmiştik hatırlarsınız , Şile bezi almadan dönmedim tabii. Kendime bu elbiseyi aldım, eşime de iki gömlek.  Malum elbise beyaz ve ince kumaş olunca tek başına giymek pek mümkün olmuyor.

 

Bugün iki arada bir derede bu penye iç elbiseyi diktim. Kumaşın üstüne şifon bir elbisemin iç elbisesini koyup kalıbını çıkardım. O kadar hızlı bitti ki, ben bile şaşırdım! Artık çok rahat ve serin tutan bir iç elbisem var, bol bol beyaz elbise alabilirim ;p



Bu tuniği de 212 AVM'deki Koton outlet'te buldum 10 TL'ye. Çok rahat kullanacağım sanırım.



Şile'den sadece kendimize alışveriş yapmadık elbet, minnoşum da nasibini aldı. Elbisesi bugün ona ulaşmak üzere kargoyla yola çıktı. Giydirip fotoğrafını çekecek annesi. Onu da eklerim gelince.



Bu da elbisenin üzerindeki işlemenin detayı. Hesap İşi deniyormuş buna, çok beğendim..

Yarın yine koşuşturmalı olacak. Çok yakın bir arkadaşımızın düğünü için İzmit'e gideceğiz. Pazartesi sabah da yolculuk var Datça'ya. Güzel bir uyku çekmem lazım...


6 Haziran 2010 Pazar

5 Haziran 2010

Tatil Hazırlıkları-Hamile Mayosu


Tatilde hangi bikinim giyerim diye karıştırdım plaj çantamı geçenlerde. (Ben yaz boyu her an denize-havuza gidebilme ihtimali olan, kışın da kaldığı otellerde muhakkak havuza giren bir tip olduğum için her an hazırda durur plaj çantam!)

Bir baktım ne göreyim; bütün bikiniler sanki küçük kardeşiminmiş de ben içlerine girmeye çalışıyormuşum gibi davranıyorlar! Hemen panikle alışverişe çıktım tabii. Koca göbeğimi tüm plaja arz-ı endam etmek istemediğimden, bu kez mayolara baktım.

Adının önüne o sihirli "hamile" sözcüğü gelince herşeyin altın suyuna batırılmış muamelesi gördüğünün bilenler bilir! Baktım olacak gibi değil, birkaç kez giyeceğim birşeye 100-150 lira vermeye gönlüm elvermiyor, acil durum planına geçtim: Cumartesi Pazarı! Her gittiğimde olduğu gibi büyük mutlulukla ve "Allah bu semt pazarlarını kurandan, açandan, oralara gelip satış yapanlardan razı olsun!" nidalarıyla çıktım. Bu kendini elbise zanneden mayoyu da 40 TL'ye aldım.

Çok mes'udum blog ;DD



5 Haziran 2010 Cumartesi

3 Haziran 2010

Tatil Hazırlıkları-Yeni Şapka


Pek şapka kullanabilen bir insan değilim ama yaz aylarında, hele de tatilde şapkasız olmuyor tabii.

Yıpranmış hasır şapkamın yerine bir tane arıyordum epeydir. Malum bu yaz hasır şapkalar çok moda, heryerde var. İstediğim gibi bir model bulamamıştım. Accesorize'dakiler şık ama kalitelerine göre çok çok pahalılar.

Neticede geçen akşam İstiklal'de dolaşırken bu güzelliği gördüm Aznavur Pasajı'nın girişinde. Fiyatı da uygundu (25 TL), hemen kaptım tabii. Bütün akşam alakasız kıyafetime rağmen kafamda bununla dolaştım İstiklal'de. Allahtan orası her türlü acayipliği kaldırabilecek bir yer, kimse dönüp bakmıyor ;p



3 Haziran 2010 Perşembe

1 Haziran 2010

Prontotur Rezaleti!!!


3 haftadır sinirden kudurmuş şekilde dolanıyoruz eşimle. Nedeni çok güzide tur şirketimiz Prontotur!

Hamilelik çok ilerlemeden bir yurtdışı tatili yapalım dedik. Sonra zor fırsat buluruz diye düşünerek.. Düğünler, eşimin toplantıları derken tek uygun haftamız için sadece Prontotur'da bir-iki tur bulduk. Vizeyle uğraşmamak için Dubrovnik-Saraybosna turuna karar verdik. Parayı alıncaya kadar inanılmaz "profesyonel" takılan tur görevlileri birkaç gün sonra sukoyvermeye başladılar.

Önce ilk kaydolduğumuz tur "sayı yetersizliği nedeniyle" iptal edildi. Madem beceremeyeceksin, ne diye "her hafta Dubrovnik" diye hava atarsın arkadaş!! Burnumuzdan soluyarak ve binbir güçlükle programımızı ayarlayarak 1 hafta sonraki tura kaydırdık kaydımızı. Yine bir telefon; "turunuzun günlerinde değişiklik yaptık" diyorlar bize büyük bir şey bağışlıyor edasıyla. Haydaaaa!!! Bana sordunuz mu kardeşim?!! 6 günlük turu 8 güne çıkarmışlar kendi keyiflerine göre. Bize soran yok uygun musunuz o tarihlerde diye. Ne kadar da profesyonel bir çalışma anlayışı!! Tabii bizim programımız yeniden alüst olacağı için "Eeeeeeeeh! Bu ne be!" diyerek iptal ettik turu. Güya vizeyle uğraşmayacaktık, hemen gidecektik...

Turu iptal etmekle çilemiz bitti sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz... Paranın yarısını nakit, yarısını kredi kartıyla ödemiştik. Nakit kısmını iade ettiler (o da binbir naz niyazla!) ama kredi kartından çekildiği haliyle (2 ay geç ödemeli taksitle) geri ödeneceği için kredi kartlarımız da bloklanmış oldu üstüne! Biz eşimle sadece birer kredi kartı kullandığımız ve ikisinin de limitini çok düşük tuttuğumuz için şu anda kredi kartlarımız iptal durumda. Limit arttırmaktan başka çaremiz kalmadı yani.

Biz de "nasılsa birkaç ay içinde yeşil pasaportumuz çıkacak, ne çile çekiyoruz, o zaman istediğimiz yere gideriz" diyerek rotayı yurtiçine çevirdik. Haftasonunda Datça'ya gidiyoruz bunda da bir aksilik olmazsa...

Hasılı, elimizde kalan bloklanmış kredi kartları ve bir dolu sinir!!! Anlaşılan bu İtalyanlar her işlerini aynen bizim gibi yapıyorlar: olabildiğine amatörce ve Allah'a emanet!


1 Haziran 2010 Salı