30 Mayıs 2013

Hola Valencia!


Yoğun iş koşuşturması arasında 3 günlük bir mola verdim geçen hafta. Gezi arası iş(!) için Valencia'daydım. Baştan uyarayım, benden bir gezi yazısı beklemeyiniz efendim. Şehirle ilgili internette bol bol bilgi ve fotoğraf var. Ben sadece gördüklerimi, sevdiklerimi yazacağım. 

Endülüs'e gideceğim için çok heyecanlıydım aslında. Ama internetten biraz araştırınca Valencia'da Endülüs Emevilerinden kalma binaların tamamen yıkıldığını öğrenmek hayal kırıklığı oluşturdu biraz. Ne de olsa Avrupa'nın tarihi açıdan farklı yapıda bir bölgesi. Neyse ki gördüklerim beni fazlasıyla mutlu etmeye yetti. İlk dikkatimi çeken çok temiz ve düzenli bir şehir olması oldu. Binaların çoğu üstteki gibi, tuğla kaplı ve bol sardunyalı. Bir Akdeniz ülkesinde olduğunuzu hissettiriyor.




Virgin Square. Şehrin simgelerinden olan en bilindik meydanı. Katedrallerle çevrelenmiş, çok hoş atmosferi olan bir meydan.


Şehirde en çok sevdiğim detaylardan, hemen her caddede bulabileceğiniz kiralık bisikletler. İstediğiniz yerden alıp, gittiğiniz yerdeki başka bir park yerine bırakabiliyorsunuz. Tabii bu rahatlığa sahip olmak için pek çok Avrupa kentinde olan geniş kaldırımlar ve bisiklet yolları gerekiyor. Bizim için hayal yani :(



Tarihle arası pek iyi olmayan benim için şehrin en etkileyici bölgesi; Bilim ve Sanat Merkezi. İçinde bir kültür merkezi, sanat galerileri ve dev bir akvaryum barındırıyor. İçerde dolaşırken insan geleceğe yolculuk yapmış gibi hissediyor.


En bilinen yemekleri; Paella. Deniz ürünleri ile yapılmış bulgur pilavı özetle. Ben pilavın tadını pek sevmedim. Ama her türlü deniz canlısına bayıldığım için karidesleri bayıla bayıla hüplettim. Zaten deniz ürünlerine doydum bu üç günde.


Bunlar da hazinelerim, Patrones dergilerim. Mayıs sayısının ekstra eki olduğunu öğrenince sokak ortasında göbek atacaktım nerdeyse! Çok fazla güzel model yok bu sayıda. Ama kalıpları temel hatlarıyla kullanmayı düşünüyorum ben zaten. Diktikçe paylaşırım.


Santa Maria Katedrali şehirdeki pek çok katedralden en çok bilineni. Avrupa kentlerini gezerken katedral/kilise olayına doyuyorsunuz zaten. Ekstra bir güzelliği yok açıkçası.


Şehirde pek çok dükkanda görebileceğiniz bebekler. ben porselen olanlarından aldım hediye olarak.


İspanya'ya gidip flemenko izlemeden olmaz tabii. Çok etkileyici bir müzik ve dans. Gerçekten tutku, acı ve isyan dolu. benim minik makinanın yakalayabildiği en net kare de bu maalesef.

Benim için çok güzel bir mola oldu. Uzaklaştım, nefes aldım.

10 yorum:

  1. Bir çırpıda hem keyif alarak hem kıskanarak okudum :) Çok isterdim Valencia' yayı görmeyi:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım senin de görme fırsatın olur en kısa zamanda :))

      Sil
  2. Yeni yerler görmek farkli kültürleri tanimak kadar güzeli varmi :)) sende çok güzel resimlemis sin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında ben gittiğim yerde bir süre kalmayı, orada yaşayan birinin jayat tarzında yaşamayı daha çok seviyorum. böyle kısa turistik amaçlı gezilerden pek birşey anlamıyorum. ama uzun süreli kalmaya da fırsat olmuyor her zaman. malum hergün gitmem gereken sıkıcı ama "çok önemli" bir işim var ;p

      Sil
  3. Ne güzel ya. Keşke bizim de imkanımız olsa. Sizi izlemeye aldım bende bloğuma beklerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım sizin daha da güzel yerleri görme imkanınız olur :)

      Sil
  4. çok zevkli bir post olmuş :)


    smrdmr.blogspot.com

    YanıtlaSil
  5. Canımsın. İstanbul selamını gördü. Tüyleri diken diken oldu............

    YanıtlaSil
  6. saçma sapan yorumlar yazılır diye yoruma kapatmışsım postu. sağol canım benim :))

    YanıtlaSil